Ocak 21, 2011

Bilinçaltı Reklamcılığı...

Bilinçaltı..
Bir sayfanın en stratejik noktasında ya da saliselerle ifade edilebilecek kadar kısa bir zaman dilimi içerisinde ekranda size gösterilmiş olan bir yazının, görselin ya da videonun gözlerinizce fark edilememesi, bilinçaltınızın ise leb demeden leblebiyi kavrayıp davranış biçiminizi yönlendirmesi olayına bilinçaltı reklamcılığı diyoruz.
Turkcell’in “ben sana aşık oldum Merve” konseptli son reklam filminde de çok iyi kurgulanmış bir bilinçaltı reklamcılık örneğiyle karşı karşıyayız. Aradığında Merve’yi koltuktan zıplatan esas oğlanımız Berk, sahil kenarında on yüz bin milyon rakamın arkasında ilanı aşk etmeye başlıyor. Ama o da ne ? Telefon aniden yüzüne kapanıyor.  Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalan ve henüz durumu idrak edememiş Berk’e aydınlatıcı bilgi ve “çözüm yolu” ise Berk’in açığını çok iyi yakalayan kurnaz  Cellocan’larımızdan birinden geliveriyor : “Biz anladık, ses kesildi. Numaranı Turkcell’e taşıyalım, sesin kesilmesin.”  Merve’nin aşkıyla avare olmuş Berk ise kurtuluş ümidiyle kırk yıllık hattından o an vazgeçip, kendini Turkcell’in merhametli kollarına bırakıveriyor.
Buraya kadar herşey normal gibi görünse de işe koyulan Cellocan’lar sayıları teker teker taşımaya başladıklarında karşımıza çıkan görüntü işte bu oluyor :
Reklamı birkaç kez dikkatle izlediğinizde , bırakın Avea hattı olan 506 sayılarının kazara yan yana gelebileceğini düşünmeyi, 0 ‘ı tutan Cellocan’ın arkalardan yetişip 5 ile 6 arasındaki yerini aldığına bile rahatlıkla şahit olabiliyorsunuz.  Peki ya kapıdan içeri giren son 3 rakam ?  5-4-7   Evet, Vodafone.
Yani deniyor ki; bırak sen onu, beni seç beni seç : )



Bu Videoda bize bilinçaltı reklamcılıgını anlatıyor.Videoyu paylaşan arkadaş her ne kadar bunu bir kandırılma olarak yorumlasada yapılan iş ticari bir başarı olup şirketlerin kullandığı güzel bir yöntemdir.


İzliyelim...


Ne Kadar Kolay Kandırılıyorsun? Seyret, Öğren...
Yükleyen shinyobjection. - Bilinçaltı reklamcılık


Kıssa kıssa notlar...

Borsa düştü, dolar fırladı!
Merkez Bankası’nın açıkladığı 25 baz puanlık faiz indirimi  kararının ardından borsa ikinci seansa sert satışlarla başladı.

Endeks gelen satışlarla 66 bin puan seviyesinin altına sarkarak saat 14.55 itibariyle 65 bin 312 puana kadar geriledi

BORSA SERT DÜŞTÜ
Satışların ikinci seansın ortalarına doğru hızlandığı görüldü. Bu seyir altında borsa günü 1174 puanlık kayıpla 65 bin 288 puandan tamamladı. Hisse senetlerinin değer kaybı ortalama yüzde 1,77 oldu.

20.01.11 KAPANIŞ
İMKB 100-1,77%
65.288-1.175
USD1,87%
1,57800,0300 ---
EURO1,27%
2,11400,0300
ALTIN0,02%
68,43290,0100


UZMANLAR NE DİYOR?
Tuncay TURŞUCU / Yatırım Finansman
Olumsuz etkiler bekliyoruz


TL karşılıklardada ilave tedbirler geleceğinin açıklanması, faizindirimi etkisinin sınırlı olmasına neden olduğu gibi, faizlerde yukarı yönlü baskının devam etmesine de neden olmakta. Piyasalar üzerinde özellikte hisse senedi piyasaları üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Faizler üzerinde yukarı yönlü baskının devamı gelebilir. Kur faizlerin yükselişi karşısında aşağı yönlü etkilenebilir ancak kur cephesinde DTH hesaplarında karşılık artırması gündeme gelirse yukarı yönlü baskı sürebilir. Olumsuz etkiler bekliyoruz. 

Ergun TEKGUL / Global Menkul
Dolarda hedef 1.5950 

Piyasa faiz indiriminin olumlu etkisinden daha çok Mb nın munzam karşılık oranlarındaki ilave artıtımını bankalar aracılığıyla üzerimizde hissettirmeye çalışıyor. 81 bin önemli düzeltmesinin altına sarkan Vob30 kontratlarında bu seviyenin altındaki bir kapanışta hedef olarak 77,000 hareketi başlatabilir. Dolarcephesinde ise ağırlıklı ortalamalarının aşağı geçmesiyle  ilk hamlede 10 ocak zirvesi 1,5950 hedef bölge olarak duruyor.

Zeynel Abidin BALCI / Acar Menkul Değerler
Yabancı ilgisi azalabilir
Faiz indirim kararı sıcak paraya önlem çerçevesinde düşünüldü.  Bu durum yabancı yatırımcının Türkiye'ye  ilgisini azaltabilir düşüncesini öne çıktı. Bir diğer taraf ise munzam karşılıklarda artış olasılığı arttı. Faiz düşüşünün doğal olarak döviz kurlarına yükseliş olarak yansıması beklenebilir. Ancak bu kararın piyasalar üzerindeki etkisinin kısa süreli olacağını düşünüyorum. 



Kıssa kıssa anlık notlar 

Ocak 20, 2011

Tekerlekli Valiz

1972 yılına kadar valizlerimizi hep elimizde taşıdık ama hiçbirimiz valizlerimize tekerlek takmayı akıl edemedik. Nisan 1972′de Amerikan Patent İdaresi’nden David Sadow tarafından alınan, 3,653,474 sayılı patentte, ürün tanımı,”tekerlekli valiz” olarak yapılmıştır. Dünyanın ilk tekerlekli valizi, Fall River’da bulunan bir fabrikanın arka odasında üretilmiştir.

Bu, New Bedford’lu bir Yahudi delikanlısının, valiz endüstrisinde nasıl bir devrim yaptığının hikayesidir. Hikayenin başlangıcı şu şekildedir. Bay ve Bayan Sadow, Aruba tatilinden dönüyorlardı. Puerto Gümrüğünden geçerken, iki ağır valizi taşımak zorunda kaldılar. O anda, tekerlekli bir kızakta büyük bir makine taşıyan hamal geçti. Bay Sadow, karısına, “Harriet, ihtiyacımız olan işte o, valizlerimize tekerlek” dedi.

Tatilden sonra, fabrikaya döndü, bir valizin altına dört tane tekerlek taktı, kulpundan bir iplik geçirdi ve valizi bu şekilde, kayınpederinin ofisine götürdü. Kayınbiraderi ve patronu olan Sydney S. Feinberg, valize şöyle bir baktı ve “sen delisin”, dedi. Azimli olan Bay Sadow, tekerlekli valizde değişiklikler yaptı ve New York’a gitti. Valizi, oradaki beli başlı Macy’s, Gimbel’s ve Saks mağazalarında tanıttı. Hiçbiri beğenmedi. Bay Sadow, en sonunda, Macy’s müdür yardımcılarından birini, bunun iyi bir düşünce olduğu, ve başkan yardımcısının birkaç ay önce, bilinçsizce ortaya atmasından beri, Bernie’nin bu fikri geliştirdiği ve Macy’s firmasının, valizlerin altına tekerlek takılması fikrine sıcak baktığı konusunda ikna etti. Diğer valiz üreticileri, karşı çıkana kadar ve mahkeme aracılığıyla patenti sona erdirene kadar, United States Luggage, tekerlekli valizin patentini, beş yıllığına aldı. Valizde tekerlek olması gibi yeni bir fikir, uzun süre, bir kişinin elinde kalamazdı.

Bay Sadow’un tekerlekli valizi, herkesin de bildiği gibi kusursuz değildi. Valizler, devriliyordu. Bay Sadow, tam çözüm bulduğunda emekli bir Northwest Airlines pilotu 1993 yılında, iki tekerlek üzerinde hareket eden yumuşak kenarlı bir dikey valiz icat etti. İşte bugün kullanmakta olduğumuz dikey tekerlekli valizler sadece 10 yıl önce icat edilmiş oldu. Hem de devamlı valiz taşımaktan beli tutulan bir havayolu pilotu tarafından.

''Hayatımızı kolaylaştıracak daha farkında olmadığım icat edilmemiş o kadar çok şey varki...''

SKY Türk’te “Ekonomi Özel” Programı (Fütürizm)

Ocak 09, 2011

Kendi İşimi Yaparım Diyorsanız Haftada 70 Saat Çalısmayı Göze Alacaksınız!

Serbest meslek sahibi olmak sandığınız kadar kolay değil.
Ofisteki oturup son anda çıkan bürokratik engellere sinirlenen veya üstlerinin beceriksizliğine şaşıran bazı çalışanlar, “Keşke kendi işimi kursaydım, o zaman bunlarla uğraşmazdım” der.
Doğrudur, bunlarla uğraşmazlardı çünkü başka bir sürü sorunları olurdu. Yine de birçok insan kendi işini kuruyor ve bu riski almaya değdiğini düşünüyor. Potansiyel bi girişimci olduğunuzu nasıl anlayabilirsiniz?
İlk olarak, araştırmalarınız sonucunda satılabilir olduğuna karar verdiğiniz belli bir ürünü veya hizmeti satmak için azimli olmalısınız. “Zoraki Girişimci” kitabının yazarı ve kariyer danışmanı Susan Urquhart-Brown’a göre, kuracağınız iş sahip olduğunuz bir uzmanlıkla ilişkili olmalı. Brown, bir işi idare etmeyi öğrenmenin başlı başına zor olduğunu söylüyor. Bir de yeni bir beceri edinmek, durumu daha da zorlaştırıyor.
Harvard İşletme Okulu profesörü Willam A. Sahlman’a göre, müstakbel girişimciler işlerindeki mevcut bir soruna çözüm buluyor ama şirketin bununla ilgilenmediğini görüyor.
Urquhart-Brown, “Şirketler bu çalışanları heyecanlandıran şeylere destek vermiyor” diyerek, girişimcilerin “yaptıkları işe tutkuyla sarılması gerektiğini, çünkü bunun ileride zor zamanları atlatmalarını sağlayacağını” ekliyor.
Ayrıca bir girişimci aynı anda birden fazla işi yürütmekte çok usta olmalıdır. Çünkü pazarlama, maaş ödemeleri, idari işler, vergiler ve sağlık sigortası gibi işleri tek başına halletmek zorunda kalacaktır.
İşinizde Mutluluk” kitabının yazarı ve iOpener adlı işyeri danışmanlık firmasının müdürü Jessica Pryce-Jones, girişimcilerin işlerine uzun zaman ayırması gerektiğini belirtiyor. Pryce müşterileri olan bir şirkette, haftada 40 saat çalışmaktan fazlasıyla şikayetçi olan bir üst düzey yönetici ile konuşmuş. Yöneticiye, “Kendi hesabına çalışsaydın, sence haftada kaç saat çalışmak zorunda kalırdın?” diye sorunca,  “Yaklaşık 35 saat” cevabını almış. Pryce ona bu rakamı en az ikiyle çarpması gerektiğini söylemiş.
Üstelik bu saatler esnek olsa bile daha az öngörülebilir türden. Pryce’a göre sabit bir düzende çalışmak isteyen insanlar, maaşlı işlerde muhtemelen daha rahat ederler. Kendi işini kuranların en büyük sorunlarından birisinin yalnızlık olduğunu söyleyen Pryce, girişimcilere diğer iş sahipleriyle düzenli görüşmelerini tavsiye ediyor.
Bütün bu riskler düşünülünce yeni kurulan şirketlerin iflas oranın yüksekliği normal. Federal verilere göre, yeni kurulan şirketlerin yarısı beş yıl içerisinde kapanıyor.  Ama profesör Sahlman, ” Hayatları üzerinde daha çok kontrol sahibi olmanın tadına bir kez varan girişimciler, eski işlerine hemen hemen hiç geri dönmüyorlar” diyor.
PHYLISS JORKKI
The New York Times

Ocak 06, 2011

Gelecek tasarımcılarına göre 2020 böyle GELECEK!


Yeni bir on yılın başındayız. Her geçen gün farklı bir ürünle tanışıyor, teknolojinin baş döndürücü gelişmelerine uyum sağlamaya çalışıyoruz. Peki yaşam kalitemizi arttıran bu dijital çağda bizleri neler bekliyor? Önümüzdeki senelerde içinde hangi yeniliklerle tanışacağız?
Türkiye’nin ve dünyanın tanınmış fütüristleri 2020’nin dünyasını anlattı: Beyaz yakalıların yerini bilgisayarlar alırken biyonik gözler körlüğü ortadan kaldıracak. Banyo fayansında, ilaç ve gıda ambalajında ekranlar olacak. Bebek tulumu ateş ölçecek, parayla temasımız bitecek
Teknoloji, hiçbir çağda olmadığı kadar hızlı bir şekilde ilerliyor” diyerek bildiğiniz bir gerçeği hatırlatarak başlayalım. Sendelememek veya düşmemek için ‘yetişmeniz’ gerekiyor bazı şeylere artık. Kısa bir süre önce seyrettiğiniz bir bilim kurgu filminin ‘Bu da olmaz ki’ diye düşündüğünüz ayrıntıları, günlük hayatımıza giriyor. Biz henüz eskilerine alışmaya çalışırken başka bir ürün çıkıyor karşımıza. Teknolojinin sunduğu bütün yaratıcı çözümlerin öncelikli hedefi elbette yaşam kalitesini arttırmak. Yeni buluşlar hayatımıza girdikçe aslında değişiyoruz, dönüşüyoruz...
Önce Fütüristler Derneği Başkanı Ufuk Tarhan’ı biraz anlatalım. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu. Uzun yıllar bilişim, telekomünikasyon, tarım ve hayvancılık, ilaç dağıtım gibi sektörlerde ve çeşitli şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalıştı. 2006’da Türkiye’nin ilk fütürist şirketi M-GEN’i kurdu. Tarhan buluşçu, stratejik, sürdürülebilir geleceğe dönük iş modelleri ve uygulamalarıyla tanınıyor. Gelecekte farklılaşma ve özellikle dijital iş, sosyal medya stratejileri üzerine çalışıyor. Şirketlere gelecek raporları hazırlıyor. 2010’da, dünyanın en saygın fütürist kaynaklarından biri seçilen The Futurist dergisini Türkçe hazırlıyor.  Tarhan materyal teknolojisinin, nano ve genetik buluşlarla bütünüyle değişeceğini düşünüyor: “Nano ölçekte küçültülen çipler, programlanarak materyallerin içine döşenecek. Yakında akıllı tekstil ürünleri hayatımıza hızla girecek.”
YENİ İŞ ALANLARI DOĞACAK
Değişim karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranamayacağımızı belirten Tarhan, mutlaka bir tribülansın yaşanacağını söylüyor: “Yeni buluşlarla birlikte bir çalkantı olacağı kesin. Geçiş süreci yaşanacak. Artık Hibrid Çağı’ndayız. İnsanların emeği ucuzlayacak, akıllı sistemler ön planda olacak. Beyaz yakalılar yerini teknolojiye bırakacak. Herkes yüksek teknolojiyle çalışmayı öğrenecek. Bunun yanında bireysel çalışma modelleri gelişecek. Türkiye için binlerce yeni iş alanı söz konusu olacak ki bunlar bireysel girişimciliği patlatacak.”
Kesintinin olmadığı bir dünyaya giriyoruz
Brightwell Holding’in yönetim kurulu başkanı Alphan Manas’ı artık pek çoğumuz tanıyoruz. Dünyada en başarılı gelecek öngörüsü yapan işadamları arasında sayılan Manas, Türkiye’de birçok altyapı projesine öncülük etti. İlaçlarda üretim esnasındaki barkod uygulaması, köprü ve otoyollardaki geçiş sistemi, uzaktan otomatik sayaç okuma, sabit bayilik, GSM, internet platformlarından yararlanan Spor Toto ve at yarışları bahis sistemi ve deniz takside onun imzası var. Bankacılık, enerji ve bilişim sektörlerinde birçok başarılı girişimin sahibi olan Manas’ın önümüzdeki 10 yılda neler yaşanacağına dair görüşleri ise şunlar:
Önümüzdeki 10 veya 20 yıl içinde hayatımıza nelerin gireceğini kestirmek için dünya ölçeğinde alınan patentlere bakılması gerek. Daha önce bulunan araç ve malzemelerin kullanılır hale getirilmesi bence çok daha önemli olacak önümüzdeki yıllarda. Mesela yakıt pilini bulmak değil fiyatsal anlamda bu pili yaygınlaştırabilecek alanlar oluşturmak önemli olacak. Çok önemli iş modelleri ve teknolojik gelişmelere tanık olacağız.
ŞARJIMIZ BİTMEYECEK
 Şu an elektrikli arabalarda bir menzil sorunu var. 50 km yol kat ediyorlar ancak önümüzdeki yıllarda kesinlikle menzil sorunu ortadan kalkacak. Enerjiyle ilgili önemli çalışmalar yapılacak.
Hiçbir şekilde pilimiz bitmeyecek, telefonumuz kesilmeyecek. Yani kesintinin az olduğu bir dünyaya gidiyoruz.
Sinema projeksiyonundan koku yayan bir programın patenti alındı. Önümüzdeki 10 yıl içinde sinemalardan kokular, dumanlar çıkacak. Aynı şekilde evdeki televizyonlar için de böyle uygulamalar başlatılacak. TV’ye bir aparat takacaksınız ve 3D şeklinde seyredebileceksiniz. Bunun çalışmaları yapılıyor. Bant genişliği daha da genişleyecek.
Film gösteren banyo fayansı, ateş ölçen bebek tulumu
TÜRKİYE’DE fütürizmin öncüsü birkaç isimden biri olan Ufuk Tarhan, 2020’ye kadar yaşanması muhtemel uzgörülerini şöyle sıralıyor:
Biyonik Göz adı verilen lensler çıkacak. İçine döşenen alıcı ve yansıtıcılarla göze takılan lens, internete bağlı olacak ve ekranın işlevlerini içine sığdırabildiği bir iletişim aracına dönüşecek. Bu aynı zamanda körlüğün de çözümü olacak.
Sevgilisinin kapsama alanına girdiğinde öpücük hissi doğuran, üzerinde ‘Seni seviyorum’ mesajı çıkan tişörtler üretilecek. Ateş ölçen ve ateş yükselince anneye ve babaya bunun yanında doktora mesaj (hatta tweet) atan bebek tulumları veya yaşlı ve hasta giysileri olacak.
Yaklaştığınızda bunu algılayıp sürüşe hazır hale gelen, koltuğu ısıtan ya da klimayı çalıştıran, müziği başlatan araçlar üretilecek. Ezilip büzüldükten sonra eski haline dönen araç kaportaları, jantları yapılacak.
Eve yaklaştığınızı anlayıp yemeği ısıtan hatta bizzat pişiren mutfak aletleri olacak. Mevsime, gece-gündüze ve zevkimize göre renk-desen-yön değiştiren cam ve ev duvarlarıyla karşılaşacağız. Isıyı, mesajı, rengi, deseni yansıtan, ayarlayan fincan, tabak, bardaklar hayatımıza girecek. Banyo fayansları sudan, buhardan ekranlardan oluşacak. Duş yaparken hem haberleşebileceksiniz hem film seyredebileceksiniz.
Cep telefonları beynimizin yarısı olacak neredeyse. Her şeyimizi oradan halledeceğiz. Görüntü alan tüm aparatlar uzaktaki hastaneye, doktora bilgiyi anında ileten küçük cihazlara dönüşecek.
El ultrasonları, hap gibi yutulan görüntüleme cihazları 10 yıla kalmadan yaygınlaşacak. İnsan ömrü kesinlikle uzayacak. Şu an çok akıllı teknolojiler kullanmamamıza rağmen Türkiye’nin bile yaş ortalaması 70. Daha ileri ülkelerde bu, 100’ün üzerinde. Çünkü daha korunaklı ortamlar yaratılıyor. Becerikli olmadığımız bir çağda bunu yapıyoruz. Teknolojinin daha çok hayatımıza girdiği bir 10 yıl içinde bu rakam daha da artacaktır. İnsanın herbir parçasının yeniden üretilebileceğini savunanlar var. İnsan neticede bir formül, bir tasarım, bir ürün. Bütün formülünü çözerseniz ölümsüzlük neden olmasın?
Parayı görmeyecek, alışverişi sosyal medya sitelerinden yapacağız
Alphan Manas ve Ufuk Tarhan ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide bir de sürpriz yaşıyoruz ve dünyanın en önemli fütüristlerinden biri sayılan Mike Walsh ile tanışıyoruz. Walsh tüm dünyanın önemsediği bir uzman. Yaptığı işi ‘dijital antropoloji’ olarak tanımlıyor. Hong Kong’da yaşıyor. Tüketici davranışlarını ve dijital dünyayı inceliyor. Dünyanın her yerini dolaşarak dijital gelecek üzerine konuşmalar yapıyor. BBC Worldwide, Televisa, Star TV, ABC, Fujifilm, Foxtel ve MSN gibi şirketlere danışmanlık yapan Walsh, gelecek 10 yılda sosyal medyanın patlama yapacağını söylüyor. Bunun yanında yine alışverişin de sosyal ortamlarda oluşturulacak gruplarla yapılacağını, sosyal medyanın tüm ihtiyaçları karşılayacak hale geleceğini öngörüyor.
Walsh’a dijital trendin kaynağının neden hep Uzakdoğu olduğunu soruyoruz. Şöyle yanıt veriyor: “Kültüre, teknolojiye, gelişim nedenlerine bağlı olabilir bu durum. Belki Japonların yaşam alanları dar. Dar bir alanda, bir metro içinde bir gazete okuyamazsınız ama küçük bir dijital aletle dünyayla iletişim kurabilirsiniz.”
Walsh, önümüzdeki dönemlerde yaşanacak ilginç gelişmelerden birini de şöyle anlatıyor: “Gelecekte bankaların ATM şubeleri olmayacak.Yani para hiçbir şekilde ATM yüzü görmeyecek. Sadece ATM’ler değil, kimse parayı görmeyecek. Bütün fiziki işlemler mobil olacak.”
Bez bebek nere, yanında zıplayan 3D tavşan nere!
FÜTÜRİST Ufuk Tarhan genetik ve nano teknoloji birleşiminin en ilginç ürünlerinin gıda-içecek ve kozmetik sektörlerinden çıkacağını söylüyor: “Tüm abur cubur ve fast-food ürünlere nano ölçekte küçültülmüş ve genetik olarak programlanmış yararlı, iyileştirici gıda-ilaç takviyesi yapılacak. Aktif maddeyle programlanmış krem, sıvı ve haplarla hücrelerimiz sürekli onarılacak, yenilenecek. 10 yıl içinde iyice geç yaşlanacağız. Üstelik bunların da ambalajları müthiş akıllı olacak. Bize tavsiyelerde bulunacak, bizimle konuşacak ve mesajlaşacaklar.”
İlaç ve gıda ambalajlarının da akıllı hale getirileceğini anlatan Tarhan “Bu ambalajlar içilmesi, yenilmesi gereken zamanları ve dozları ya üzerlerindeki renk değişimiyle ya da üzerindeki vibrasyonla hatırlatacak. Diyelim dalgınlıkla tekrar içmeye kalktığınız bir ilaç kutusunun rengi değişerek sizi durduracak. Ambalajların üzerinde videolar oynatılacak” diyor.
Tarhan, özellikle kadınları ilgilendiren botoksun 10 yıl daha yok olmayacağını ama form değiştireceğini de söylüyor: “Nokta atışlı kremler çıkacak. Vücudumuzun neresinde neye gereksinimimiz varsa ona göre kremler kullanacağız.”
El yazısını tanıyan, dijital ortama aktaran kalemlerin, sesi çözen, yazıya ve görsele döken cihazların da hızla gelişeceğinden söz eden Tarhan, son birkaç yılda hayatımıza hızla giren 3D teknolojisiyle ilgili de şunları anlatıyor: “Holografik 3D cihazlar inanılmaz artacak. Eskiden bez bebeklerle oynayan çocuklar artık 3D teknolojisiyle zıplayan tavşanlarla eğlenecek.”

Ocak 04, 2011

Somali Şilingi


Bu ülkede para taşımak için bir cüzdanınız olması gerekmiyor. Zira hiçbir cüzdan, taşımak zorunda olduğunuz paraya yetmeyebilir.
Almanya'da Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yüksek enflasyon ve aşırı arz nedeniyle paranın değeri düşmüş ve Almanlar, bir somun ekmeğin 201 milyon Mark'a çıktığı 1923 yılında ekmek almak için fırına el arabası ile para götürür hale gelmişlerdi.
Bugün bu kadar olmasa da benzer sahneler, 1991'de başlayan iç savaşın ardından yeni yeni kendini toparlama sürecine giren Somali'de de yaşanıyor. 2009 rakamlarına göre, yüzde 2, 9'luk büyüme sağlayan ve Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla'sı (GSYH) 5, 7 milyar dolara yükselen Somali'nin Puntland eyaletindeki Galkayo şehrinde Almanya'dakine benzer sahneler görmek mümkün.
Şehrin en işlek caddesinde, kentin tek bankasının önünde kurulan seyyar döviz bürolarında masaların üzerinde tomar tomar para duruyor. Ancak 1000'lik Somali Şiling'lerinden oluşan bu tomar paralar, az sayıda olduklarında bir işe yaramıyor. Sadece 500 ve 1000'lik banknotların basıldığı Somali'de 1000 Şiling'e sadece 1 adet sakız alınabiliniyor. Tek madeni para olan 100 Şiling'e rastlamak ise neredeyse imkansız. Kentte bir somun ekmek 3 bin Şiling'e satılırken, 150 ml'lik bir suyun fiyatı ise 15 bin Şiling. 30 bin Şiling'e bir sade gazozun alınabildiği ülkede en ucuz sigara da yine 20 bin Şiling.
Bu yüzden ellerinde tomar şeklinde paralarla gezenleri görmek çok alışageldik bir sahne.
Seyyar döviz bürolarında da içinde 100 adet olduğu söylenen bir tomar para 5 dolara değiştiriliyor. Uluslararası piyasalara göre ise 1 dolar bin 600 Şiling ediyor. Aynı şekilde 1, 000 Şiling ise 0.887312 Türk lirası ediyor.
Satıcılar, hatıra para almak isteyen yabancıların birkaç parça binlik Şiling aldıktan sonra ne kadar ettiğini sormasına gülüyor ve aldıkları binlik banknotlar için para istemiyor.
Bu yüzden ülkedeki yüksek fiyatlı ticari alışverişler hep dolar üzerinden yapılıyor.

Dolar Euro Altın İMKB?

Ne yapsak yapsak paralarımızı ne yapsak diye düşünürken..? Standart türk aklı ''aman napalım bankaya faize koyarım mis gibi de onu yerim!'' Mantığında düşünüyorsanız hiç boşuna burada neler yazıyor vs diye sayfama bakmayın derim... :) hayde başlıyalım bakalım en iyi kazanç neymiş ne ne kadar getirmiş ??

Bigparadan kısadan hisse alıntılar..

''AKP’nin iktidara geldiği tarihten bu yana bakarsak en büyük kazancı borsa yatırımcısının sağladığını görüyoruz. Burada hesaplamaya aldığım değer İMKB 100 endeksidir. Bunun ayrıntılarına inersek bazı hisse senetlerinin bunun üzerinde bazılarının da altında değerlendiğini görebiliriz. İyi bir borsa yatırımcısının hisse senedi yatırımından ciddi paralar kazanmış göründüğü açıktır. Son üç yılda önemli kazançların oluştuğu İMKB’de bazı borsa yatırımcılarının 2006 ve 2008 yıllarında paniğe kapılarak ciddi zararlar etmiş olabilecekleri de görülmektedir. İkinci büyük kazanç bakırda yaşanmış görünüyor. Buna karşılık bakır da borsa gibi inişli çıkışlı bir seyir izlemiş. Son üç yılda önemli kazançlar elde eden bakır yatırımcısı 2008 yılında büyük kayıplar yaşamış görünüyor. 

Paralarını dolara ve euroya yatıranlar önemli kayıplarla karşılaşmış durumdalar. 9 yıllık periyodun sonunda kazançları eksi olarak çıkıyor. 2010 sonunda kaybettirmiş olsa da euro, 9 yıllık süre sonunda dolara göre biraz daha iyi konumda duruyor.



 Başlangıçta bütün yatırım araçlarına göre ciddi kazanç sağlamış olan faiz yatırımcıları ilk üç yıldan sonra düşük kazançlarla yetinmek durumunda kalmış görünüyorlar.''


Bu yıl da altının
Tabloya göre 9 yılda en istikrarlı yatırım aracı altın. 2003’teki düşüş dışında altın hiçbir düşüş eğilimine girmemiş bazen az bazen çok sürekli bir yükseliş eğilimi içinde olmuştur. 

Bu tür tablolar geçmişi değerlendirmek için yapılır ama geleceğe de ışık tutabilir. 2008 yılından başlayarak altın ve bakıra sürekli vurgu yapıyorum. Bu sütunun izleyicileri bunu biliyorlar. Ben bu yılın altında daha da yüksek artışlara sahne olabileceğini düşünüyorum. Bir kere Euro bölgesindeki sıkıntı bulutlarının dağılması pek olası görünmüyor. İrlanda ve Yunanistan’ın durumu çok ciddi. Portekiz, İspanya ve hatta İtalya’nın durumu da çok parlak değil. O nedenle Euro’nun ikincil rezerv para birimi olarak bir seçenek oluşturma şansı görünmüyor. ABD ekonomisi ise pek çok çelişkiyi bir arada yaşıyor. Haberler bazen iyi bazen de kötü geliyor. Yani doların da birincil rezerv para olarak durumu çok parlak görünmüyor. Yuan’ın rezerv para konumuna geçmesi ise henüz mümkün değil. O halde kalıyor geriye geleneksel rezerv konumundaki altın. Böyle bakınca bu yıl altının yılı olacak gibi duruyor.



Uzuuun lafın kısası ben derimki:


Dolar :


Abdnin son haberlerde okudugun 1,4 milyar dolarlık  borclarının olması ve son yıllarda 
genellikle düşüş trendide olması ve topalarma sürecine girerek yeniden 1,55-1,60 sınırlarına dayanmasından ötürü pek mantıklı bir yatırım aracı olarak görmesemde bu yıl icerisinde 1,60 sınırını yakalacagına inanıyorum. ( Abd nin para basma yetkisinin alınması söz konusu )


Euro: 


Ciddi anlamda avrupa birliğini sallanıyor krize giren ülkelerin haddi hesabı yok aklılı davranılırsa eurodan para kazanılır ama suan euro alınmaz biraz düşmesi lazım yeniden 1,80 leri görmemiz gerek. İkinci Kriz Avrupa kapısında ayrıntılar linkde...


İmkb :


Borsa bambaska bişey son yıllarda türkiye borsası gerçekten cok iyi gelişmesine rağmen borsa bilmeyen yatırıcımlar korkması gerekiyor.


Şampiyon Altın :


Evet istikrarlı büyümesi getirisinin az olmaması sampiyonu altın yaptı.


Son 3 aylık altın getirisi




Ocak 03, 2011

Okurken kendi işinizi kurmanın 10 yolu

 Bir okulda okurken kendi internet girişimini başlatmak isteyen öğrenciler neler yapmalı. İnternet girişimciliği konusunda birçok üniversitede panel, seminer ve toplantı sonucunda elde edindiğim izlenimleri 10 maddeye toparladım.
1. Çalışın: Staj yapın, yarı zamanlı çalışın, yaz tatillerinde tam zamanlı çalışın. İş dünyasındaki insanlarla tanışın:  Yazın ve final sınavları aralarında hatta hafta sonları bile değerlendirebileceğiniz zamanlardır. Mutlaka okurken her yaz farklı bir sektörde staj yapın. Bu stajı uzun tutun. En az 2 ay mümkünse 3 ay staj yapın. Eğer yaz okuluna gidiyorsanız yarı zamanlı staja devam edin. İş dünyasına yakınlaşın..İş dünyasındaki insanlarla iletişim kurun onlarla sürekli temas halinde kalın.E-postayla periyodik olarak onları sıkmayacak şekilde bilgilerinizi güncelleyin. Ders zamanlarında onları ziyaret edin.En ucuz tecrübeler hep başkalarının yanında öğrenilir. Gözlerinizi, kulaklarınızı açık tutun. Çalışırken öğrenin. Bunları blogunuzda paylaşın.
2. Araştırma yapın: İhtiyaçları sadece öğrenciler çevresinde değil, tüm sektörlerde görmeye çalışın. İş fikirleri geliştirin ancak hepsini yapmaya çalışmayın. Genellikle okuldayken tüm öğrenciler ihtiyaçları eğitim hayatı içinden görürler. Sanki tüm dünya öğrenciler üzerine kurulmuştur. Okuldaki talebi görmek önemlidir. Belki çok yeni bir pazar keşfedebilirsiniz, ama unutmayın tüm ekonomi öğrenciler veya gençler üzerine kurulmamıştır. Üniversite veya yüksek okullar araştırma yöntemlerini size gösterirler. Bu araç elinizde olursa her türlü konuyu detaylı öğrenmek sizin elinizde olur. Hem gerçek dünyada hem de internette araştırma yapın. Ticaret odaları, sanayi odaları, meslek birliklerine, kütüphanelere gidin. Sayılarla ve istatistiklerle haşır neşir olun. İnterneti sadece gazete, eposta ve anlık mesajlaşma için kullanmayın. Her internet sitesine girdiğinizde yaptıklarını analiz edin. İş modellerini çizin. Nasıl yaptıklarını öğrenin. Öğrencilik sırasında yapmak istediğiniz onlarca fikir ortaya çıkabilir. Sırayla hepsini yapacağız yanılgısına düşmeyin. En önemli iş fikrini ortaya çıkardıktan sonra sadece onun üzerinde çalışın. Dikkatinizi dağıtmayın. Onlarca tavşanın peşinde koşarsanız hiçbirisini yakalayamazsınız. Beyaz tavşanın peşine düşün.
3. Sosyal çevre edinin. Arkadaşlarınızla ilişkinizi geliştirin: Okurken tüm arkadaşlarınızla iyi ilişkiler kurmaya çalışın. (Bu cümle kötü niyetli olarak okunmasın, makalenin konusunun sadece okurken kendi işinizi nasıl kuracağınız olduğunu unutmayın) Mezuniyet sonrasında arkadaşlarınız sizin işbirliği yapacağınız şirketler haline gelecekler. Sadece kendi okulunuzla kalmayın. Başka bölümlerdeki öğrencilerle, diğer şehirdekilerle tanışın. İşbirliği yapabileceğiniz noktaları ortaya koyun. Bu şekilde belki gelecekteki ortağınızı bile bulabilirsiniz. Sosyal çevre edinmeyi bir alışkanlık haline getirin. Fikirleriniz dünyanın en yaratıcı fikirleri bile olsa da unutmayın iş insanlarla yapılıyor. Sadece öğrencilerle değil staj yaptığınız veya partime çalıştığınız şirketlerde iş dünyasından insanlarla da tanışın ve iletişimi internet ortamında koparmadan devam ettirmeye çalışın.
4. Seminer, panel, konferanslara katılın. Kitap okuyun. Önerim iş dünyasından gelen tüm çalışanların ve özellikle de kendi işini kurmuş olanlarla olan sohbetleri kaçırmamanız. Bunun yanı sıra işletme, yönetim, pazarlama, satış, muhasebe, ekonomi konularındaki seminerleri pas geçmeyin. Sadece okunuzdaki etkinliklerle kendinizi bağlı tutmayın. Büyük şehirde oturuyorsanız diğer seminer, konferans ve panel programlarını takip edin. Diğer üniversite kulüplerinin yaptığı etkinliklere katılın. Sertifika için değil öğrenmek için salonda oturun. Konuşma sonunda soru sorun, tanışmak istediğiniz bir konuşmacıysa kendinizi tanıtın ve kartvizitini isteyin. Tüm yapmak istediklerinizi anlatmaya çalışmayın. Daha sonra e-postayla iletişim kurabilirsiniz.
5. Kulüplerde etkin rol alın: r. Bir kulüpte başkan olmak oldukça iyi bir deneyim kazandırır. Açılışlarda büyük bir topluluğa konuşma yapmanın ne olduğunu anlayabilirsiniz. Kulüp çalışmaları bazen size işbirliğini öğretebilir. Sadece girişimcilik değil bir dağcılık kulübü size ekip olarak nasıl çalışabileceğinizi ve ekip arkadaşlarınıza güvenmenin değerini öğretebilir. Tüm bu tür çalışmaların sizi gerçek yaşama çok daha erken hazırlayabileceğini düşünüyorum.
6. Küçük girişim denemeleri yapınEtkinlik düzenleyin, yıllık basım işini alın, fotokopi satın: Mezun olmadan önce yıllık basım işi bazı üniversitelerde gerçekten karlı bir iş olabilir. Hem riskli hem de zor bir girişim olabilir. Talep yaklaşık bellidir ama bu işin tüm süreçlerini kısıtlı bütçe ve yine bir ekiple yapmak oldukça zor olabilir. Küçük bir işletme simülasyonu daha.  Yılbaşı partisi, yeni jargonlar “Spring break” “ilkbahar arası”, yaza merhaba partileri düzenleyebilirsiniz. Bu etkinliklerde risk almayı para kazanmayı öğrenebilirsiniz. Bu sırada belki internette küçük eşyalar satabilirsiniz. Gittigidiyor.com’dan bir dükkan açıp veya hazır elektronik ticaret altyapılarından birisini kullanıp ürünler satabilirsiniz. Fatura yazmayı, kdv ödemeyi, gelir vergisiyle tanışmayı öğrenirsiniz.
7. Derslerinizi önemseyin: Küçük bir matematik bilgisinin finans dünyasında milyonlar ettiğine tanıklık edebilirsiniz. Yukarda bundan önceki maddeler size okul dışındaki birçok şeyi öneriyor olsa da sakın okulu boşlamayın. Size bundan sonraki yaşamınızda vereceği bakış açısını öğrenin. Okullar size pencereler açar, o pencereleri kullanmak size kalır.
8. Bilgisayar ve interneti sadece eğlence için değil, iş için kullanmayı öğrenin.. Sizin yerinizde olsam vaktimin önemli bir kısmını yazılım ve tasarım konusunda kendimi geliştirmeye harcardım.  Mezun olduktan sonra programcı olmasanız da internet girişiminde teknoloji en önemli araçlarınızdan birisi olacak.. Kendi işinizi kuracaksanız internet sizin için bulunmayacak bir kaynaktır. Bunu okurken çok verimli değerlendirin.
9. En az bir yabancı dil öğrenin
10. Soru sorun. Büyüklerin, öğretim üyelerinin, tecrübeli insanların fikirlerini dikkatle dinleyin, analiz edin, hem onları hem kendinizi sorgulayın: Nedensellik konusunda kafa yorun. Her yapılanı doğru kabul etmeyin. Sorgulayın. Soru sorduğunuzda emin olun ki ya gerçek sebebini öğrenirsiniz ya da bunun doğru yöntemi olmadığını anlarsınız.

Ocak 01, 2011

Ben ve yazmak ?

Blogumda aslında çok fazla kendi yazılarımı yayınlamak gibi bir niyetim yok ! Çok da iyi yazdığımda söylenemez.. Asıl niyetim  ileride bana lazım olur diye not aldığım bilgileri sanal ortamda sistemli olarak yayınlamak...Bu arada yaratıcı, farklı, önemli-önemsiz, güzel bilgileri görebilirsiniz..İşine gelen bakar işine gelemeyen zaten bakmaz...Birileri baksın diye not almıyorum en azından...Kısaca...Bi acayip bi blog bu blog ona göre.. (Bla bla bla... )