Şubat 05, 2011

Daha fazla internet projesi üretilmesi lazım



Daha fazla internet projesi üretilmesi lazım
Murat Kaya

Trabzonspor Yönetim Kurulu Üyesi-yazarı, Liverpool kulüp üyesi, yakında Yemeksepeti üzerinde blog yazmaya da başlayacak. Nevzat Aydın’la neredeyse her konuya değindiğimiz röportajımız.

Her şey nasıl başladı?

İnternetle 94’te Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nde okurken tanıştım. İnternete girdiğimin 10ncu dakikasında hayatımın geri kalanında internetle ilgili bir şey yapmak istediğimi anlamıştım. 40 kb’lik dosyayı indirmenin bir gün sürdüğü zamanlardan bugünkü haline gelişine şahit olmak gerçekten acayip geliyor ve kendimi çok şanslı görüyorum.

Okula her gün giderdim ama derse çok girmezdim, notlarım iyi değildi ama çok sosyal bir adamdım, altı senede bitirdim bölümü. Ne yazık ki bazı dersleri hatırlamıyorum bile.

İnternetin iletişimi başka bir boyuta geçireceği çok belliydi. Belirli bir fikir yoktu kafamda o sırada ama internette bir şey yapmak istiyordum. 94’ten 99’a kadar kendimi ‘Silikon Vadisi’ne gideceğim, internetle ilgili bir şeyler yapıyor olacağım’ diye programladım. Okul bittikten sonra University of San Francisco’da MBA yapmaya başladım. Benim için tercih lokasyon idi: Mümkün olduğunca Silikon Vadisi’nin göbeğindeki bir okula gitmek istiyordum.

Geçen gün baktım, Amazon’dan ilk siparişimi 96’da vermişim. Clive Cussler’ın bir kitabını almışım. İnternette olmak çok hoşuma gidiyordu. Bir şeyleri araştırmak, alışveriş yapmak...


Amerika’ya geçiş...


Çok iyi oldu oraya gitmem. Orada bulunmasaydım, belki Yemeksepeti gibi bir fikirle Türkiye’ye dönmem mümkün olmazdı. İşletme master’ının bir katkısı olur diye düşünmüştüm. Bitirmeden geri döndüm. Bubble’ın şişmeye başladığı ve patladığı dönemdi, şanslı bir dönemdi. Burada oturarak kafamda canlandırabileceğim bir yer değildi orası. Stanford’da Jeff Bezos’u, Jerry Yang’i, Steve Jobs’u tekrar Apple’ın başına geleceği dönemde seyrediyordum. Şanslı bir dönemdi.


Orada kalmak yerine Türkiye’ye dönüş peki?
Türkiye acayip genç nüfusa sahip bir ülkeydi. Türkiye’de internet kırılımının yaşanmasına daha vardı. Bu patlama yaşandığı anda, bu kadar genç ve açık bir nüfusun internette çok büyük başarılı projelere yol açacağı çok netti.

Kafadaki fikir neydi ve bu fikir nerede geldi?

Yemeksepeti fikri. Daha doğrusu, paket servis ve interneti bir yerde buluşturan, insanların paket siparişini internet üzerinden vereceği proje.

Orada kullandığım modeller vardı. Hiçbiri Yemeksepeti’nin aynısı değildi. Cosmo, ne isterseniz evinize bir saat içerisinde getiriyordu. Maliyetli bir modeldi, battı. Webvan.com vardı online bakkal alışverişi; tarihe geçen milyar dolarlık batışlardan biriydi. Food.com bizimkine benzer bir şeydi ama bağlı restoranlar siparişleri ya getirmiyordu ya da sipariş umurlarında olmuyordu. Bunların hepsinden, birtakım şeyler öğrenip, Türkiye’deki internet kullanıcısının beklentisine ve restoranların ihtiyaçlarına göre Yemeksepeti’ni şekillendirdik. Restoranlar ve kullanıcılarla görüştük. İşin bir IT ve satış tarafı vardı. Kendi yapabildiklerimin farkındaydım ama IT tarafında benden çok daha iyi birine ihtiyaç vardı ve şu anki ortağım Melih Ödemiş devreye girdi, Boğaziçi’nde aynı bölümdeydik, Citibank’ta çalışıyordu ve kafasında hep kendi işini yapmak vardı. Restoran tarafında ise hiç utanmadan sıkılmadan restoranları defalarca gezip arayabilecek satışçı bir profile ihtiyacımız vardı, orada da Cem devreye girdi. Melih, Cem ve ben, Yemeksepeti’ni Ocak 2001’de açtık.

Türkiye’de bunu yaparken, dışarıya bakıyor muydunuz?

Danimarka’da Just Eat var, 2001’de kurulan, yedi-sekiz ülkede varlar, bize en çok benzeyen model onlardı. Biz onların varlığını 2003’te fark ettik. Tanışıklığımız da oldu, şimdi devamlı görüşüyoruz. 2005’ten itibaren de elde ettiğimiz finansal kaynakla da dışarıya açılma fikrine sıcak bakmaya başladık fakat hazırlığımız uzun sürdü. 2007-2008 gibi dışa açılma hazırlıkları yaptık. Bütün altyapıyı baştan yaptık, 2.5 yıl sürdü. Admin panellerinden, ön taraflarına ve e-posta altyapılarına kadar.

İşe başladıktan sonra satın alma teklifi geldi mi?
Ocak 2001’de açtık, Mart ayında Türkiye’nin önemli gruplarından birinden yarısını almak için 800 bin dolarlık teklif geldi. Zor bir karardı ama o birlikteliğin sıkıntılı olacağını düşünerek hayır dedik. Türkiye içinden ve dışından teklifler gelmeye devam etti ama bir türlü bizim istediğimiz modelde bir teklif gelmedi. Çoğunluğu alıp bizi çalışan haline getiren tekliflerdi. Girişimci ruhumuzu taşıyabilmek için reddettik.

2008’de tek ortaklığımızı yaptık, yüzde 20’mizi European Founders Fund’a sattık.  Başka teklifler gelmeye devam etti ama biz ilgilenmedik. Şu anda böyle bir ihtiyacımız yok.

Çıkış düşüncesi var mı?

Şu anda yok. Bence bizim başarımızın en önemli nedenlerinden biri, hayat boyu bu işi yapacakmışız gibi düşünmemizdi. O yüzden ne kadar düzgün konumlandırırsak önümüzdeki dönemde o kadar karlı bir firma olacağız diye düşündük. Ama her an her şey olabilir, her türlü teklife açığız. Şu anda üç ülkede olduğumuz için daha fazla teklif alıyoruz. Moskova, St. Petersburg, Dubai var şu anda ve yakında Abu Dhabi ve bir ülke daha geliyor.

Dubai’deki FoodOnClick.com ile Türkiye’deki aynı mı?

Model aynı, sadece görsel bazı farklar var. Kullanıcı analizleri yaptıktan sonra onlara uygun bir şekilde düzenlemeler yaptık. Mesela Dubai’de catering diye bir bölümümüz var. Bütün ofise bir günlük yemek alma gibi hizmetler de oluyor ama tamamen Yemeksepeti altyapısıyla oluyor.

Sonra başka girişimler olmaya başladı.

Tasartı ile başladı. Bu üç ortağın hepsinin aynı projelere yatırım yapıyor olması çok zor bir şey, o yüzden ben öbür işlerle Yemeksepeti’ni pek karıştırma taraftarı değilim. Yemeksepeti ile ilgili olan fikirleri de zaten kendimiz yapıyoruz. Diğer yatırımlarda ise birebir içinde bulunmuyorum ama danışman ve yatırımcı gibi bulunuyorum.  Threadless modeli kafamda hep vardı. Tişört ve tasarım çok sevdiğim iki konuydu ve şartlar oluşunca ben de sıcak baktım.

Geztozeglen.com devam ediyor. Real Madrid - Barcelona maçlarına organizasyonlarla bir sürü insan götürüyoruz.

Amerikadan dönerken böyle bir girişimcilik fikri var mıydı? Yani birkaç koldan girişimler yapıp ilerlemek gibi.

Kendime bir idol seçmem gerekirse Steve Jobs’ı tercih ederdim. Ben olsam herhalde 15 sene sonra Yemeksepeti’nde daha az şeye bakıyor olurdum, daha farklı bakardım; Steve Jobs gibi bir şeye girip, onunla ilgilenip bitirerek ilerlemeyi tercih ederim. Tasartı ve diğer projelerde Yemeksepeti’min vaktini harcıyor değilim. Güvendiğim bir ekip var ise, iş modelinden hoşlanıyorsam dışarıdan takıldığım bir şekilde ilerliyorum o tarafta.

2011’de Yemeksepeti’nin bünyesinde çok iddialı girişimler göreceksiniz ve bunlar yemekle ilgili olacak. Yemeksepeti’nde daha yapılacak çok şey var.


Dragon’s Den’e geliyoruz...

Yıllardır seyrediyordum ve dört sene kadar önce, Türkiye’de bu programı yapmak üzere bir kanalla görüşmüştük fakat proje iptal olmuştu. 4 sene sonra Bloomberg ile gelince herhalde Türkiye’de fazla girişimci yok ki yine bana geldi proje ve hemen kabul ettim. Benim iyi yapabildiğim, katma değer üretebildiğim bir şey bu. Üniversitelerde, derslerde kendi tecrübelerimi insanlara anlatmaya ve kendilerine dersler çıkartmaya uğraşıyordum zaten ve bunu Dragon’s Den’den daha iyi yapabileceğim bir yer yoktu. Ben kısmen finansal, kısmen de bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyorum bunu.

Kaç girişim var oradan çıkan?

PilatesAkademi var. Pilatesle alakam yok ama girişimciye çok inandım. Abdullah hoca çok sempatik geldi ve kendi başına oluşturmak istediği şeye yardımcı olmak istedim. O işin başında Abdullah hoca olduktan sonra gayet pozitif bir şekilde ilerleyecek diye düşündüm.


Son zamanlarda çok fazla ‘sen varsan ben de varım’ demeye başladı Dragonlar...

Biraz daha Türkvari işte. İngiltere’de tam tersi, birbirleriyle kapışıyor Dragonlar. Bizde biraz daha iyi niyetli halimiz devam ediyor ama önümüzdeki dönemde ilginç çekişmeler görebilirsiniz.

Başka Dragon’s Den projesi?

İnploid var. Beşimizin ortak olduğu proje olarak. Ayrıca hayvan kızgınlık dedektörü projesi var. Girişimci çok iyi yine, Kaan Bey, süper bir girişimci profili bence.

Galata Business Angels?

Galata Business Angels’da da varım ve şu anda onlarla global bir projeye ortak oluyoruz. BoatBookings.com adlı bir Fransız şirketine. Ayrıca eTohum’a da devam ediyoruz.


Yemeksepeti Dragon’s Den’e gelse?
Önemli soru: Ben mi anlatıyor olacağım, başkası mı? Bu yatırımların toplamında en büyük kriter girişimcinin profili. Ben çıkıp anlatsaydım, ikna ederdim kendimi ve oradakileri. Kimin anlattığı acayip önemli bir şey. Niye insanlar internetten sipariş versin ki diye sorardım, telefonla veriyorlar zaten derdim, parayı restorandan toplayamazsın derdim, kim bunu kullanır derdim, restoranları neye göre ekleyeceksin diye sorardım. Karşıdaki o adam, bizim 2000 yılında hissettiklerimizi bize hissettirebilirse yatırım yapardım.


Çok iyi sunum yapan biri, işten anlamadığını gizleyebilir mi?

Onu anlarsın. Hissedersin. Dragon’s Den’de o dört dakikalık görüntüyü çekmek için annesi, babası, okuduğu okulu dahil olmak üzere neredeyse 1,5 saat soru soruyoruz girişimciye. Ayda üç gün toplanıp, bir aylık bölüm çekiliyor.

Dragon’s Den’de internet projeleri biraz zayıf mı kalıyor?

Daha çok internet projesi gelmesi lazım. Çok kötü projeler geliyor internet alanında, daha çok Türk Mucit programına dönmeye başlıyor o yüzden. İnternet alanında bu kadar kısıtlı olamayız diye düşünüyorum. Kapıdan giren adamın onuncu saniyesinde yatırım yapılmayacağını anlıyorsun ama bir saat soru sormaktan sıkılıyorsun.

Bazen çok sinirlendiriyorlar. Girişimci, projesine aşık oluyor bazen ve senin mantıklı yorumlarını dinlemeyip, bahaneler üretip aslında haklı olduğunu ispat etmeye çalışıyor: Bu çok tehlikeli bir şey. Bu iş olmaz diyorsun, vaktine parana yazık olur, sosyal çevrende dalga konusu olursun diyorsun ama karşı çıkıyorlar. Bence insanların cesaretini kırmadan bunu söyleyebilmeliyiz. Hata yapıyorlarsa veya projenin başarılı olmayacağını düşünüyorsak karşındakine söylememiz lazım. O yüzden çok sert diye baya eleştiri alıyorum. Daha önceden tanıyanlar ‘ne kadar yumuşaksın’ diyor, beni ilk defa bu program görenler de ‘ne kadar sert adam’ diye tepki veriyor.

Tek başına fikir bundan on yıl öncesinde çok değerliydi belki ama artık günümüzde fikirden öte, girişimcinin profili, kendini işe verme, inanarak işi sahiplenmesi, peşinden gitmesi, icra tarzı kısımları çok daha önemli bence.

Şimdiye kadar gözlediğiniz başarılı girişimci özellikleri neler?
Hızlı öğrenebiliyor olmak, çok fazla fizibilite yapıp düşünmemek, etrafındakilere ve çalışanlara ilham kaynağı olabilecek karizma ve duruşa sahip olabilmek diyebilirim.

Amerika’da bir şeyler yapma fikri var mıydı?
Amerika’da değil de, yine Türkiye’de insanların kredi geçmişlerini oluşturma işi vardı. Bu yapıyı Türkiye’de kurmak isterdim ama bu çok geride kaldı çünkü Yemeksepeti’ne kafayı gömmüştük. Ayrıca TechCrunch’ıyapmayı çok isterdim çünkü 2000’li yılların başında çok ihtiyacımız vardı.

Dünya interneti nereye gidiyor?

Yeni çıkan projelerin çıkışı ve kabulü çok hızlı oluyor eskiye göre. Özel alışveriş sitelerinin, grup alışveriş sitelerinin bu kadar hızlı sürede büyüyeceğini hiç tahmin etmiyordum. Artık projelerin başarıya ulaşması için gereken yığın zaten var. Bir proje açınca birkaç sene beklemek gerekiyor diye bir kural yok, ilk bir sene içinde projenin nereye gideceği belli oluyor zaten. Kısa süre içinde kendini nereye götüreceği belli değilse, gitmeyecek demektir.

Dünya sosyalliğe gidiyor, sosyal oyunlara dönüyor. İnsanlar kendilerine ayırdıkları zaman azaldıkça, bu iki saati de artık keyif aldıkları şeyler için kullanacaklarını sanıyorum. Çok daha fazla dikey içerik ve site göreceğiz gibi geliyor bana.